28 Aralık 2013 Cumartesi

Ne olacak bu memleketin hali?

Merhabalar;

Mutlu, pembe bir girişten sonra ilk yazımın siyasi olmasını açıkcası düşünmüyordum. Belki uzunca bir süre değinmem bile derken maalesef 17 Aralık ile başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması insana ne düşünecek başka bir konu veriyor ne de o konuya bürünebilme kabiliyeti.

Yazının başlığını aşırı tipik bir cümleden oluşturdum farkettiyseniz. Hani şu köy kahvesine girip de bir çay istediğinizde yan masadaki Mehmet Amca'nın kasketini düzelterek; "Sen mekteplisin galiba, de hele ne olacak bu memleketin hali?" demesi gibi sıcak, bir o kadar da derin. Sahi? Nereye gidiyor Türkiye?

Soruşturmanın varacağı karar şüphesiz ki adliyenindir, fakat bizim konuşmamız gereken şey adliyenin adaleti hukuka uygun dağıtabilecek mi ihtimalidir. Pek uzak değil ama bizim milletimize hep derler, balık hafızalı diye, heh işte çok uzak değil; henüz bu senenin Mayıs ayında Gezi Parkı Direnişi yaşandı. Aslında müdahale edilmeden aylar önce başlayan bir direnişti yeşiller için. Fakat her konuda olduğu gibi siyasetin baskısı bunu da kirleterek bazı politik kurumlara rant sağlamıştır. Her zaman dediğimiz gibi, Gezi Parkı halkın Erdoğan'ın sandığı gibi bir koyun çiftliği olmadığını göstermek, istersek aynı paydada buluşuruz demek içindi. -Zira Erdoğan'ın siyasi rotası ayırma ve ötekileştirmeden başka bir şey değildir. Türkiye tarihi hiçbir zaman Tayyip Erdoğan iktidarlığındakinden daha fazla sınıflara ayrılmamıştır.-

İktidarın haziranda hukuktan korkanlar diye gevelediği naneyi yolsuzluk davasında bir bir çıkarması ne gariptir? Davanın savcısı Muammer Aktaş'tan dosyanın alınması, Gezi'de destan yazdığını söylediği adamların işlerine son vermesinin açıklaması nedir? İstanbul gibi bir şehrin emniyet müdürlüğünün başına bambaşka bir şehrin valisi getiriliyor, adam zaten sistemden bi'haber. Açıkca söyleyemiyor ki "Bilmeme gerek yok, nasıl sa Tayyip baba bana ne yapmam gerektiğini söyleyecek." diye. Zira emniyetteki değişikliklerin hepsi hırsızlık ve mali şubelerden gerçekleşti ilk dalgada. Bu nedenle emniyette uzman polis açığı oluştu. Önümüzdeki günlerde hırsızlık ve suç oranında artış yaşanmasına muhtemel gözüyle bakılıyor. Aman ne olacak ki? Tayyip'in oğlu gemiciklerde gezsin yeter ki... En son da basın müdürlüğünden atamalar gerçekleşti, malumunuz yine basın yasağı gündeme gelmişti Vatan Emniyet Müdürlüğü'nde. Bunu da kontrol altına almak lazımdı.


Bir diğer konu ekonomi. Dolar yıllardır görmediği bir artış yakaladı. Euro deseniz o da 3 TL olmadan duramam dedi. Ee? Bu Türkiye'nin ekonomik krize girdiğinin apaçık göstergesidir. Şu anda ülkemizde 4 kişilik bir ailede herkes asgari ücretle maaş alıyor olsa bile fakirlik/sefalet sınırından kurtulamıyor. Hal böyle iken Erdoğan'ın iktidarlık döneminde ekmeğine yağ sürülen kaymak tabakadan geriye kalan bu fakir/sefil sınıfın halini kim düşünecek? Dolandırılıp çalınan onca paranın hakkı alınlar secdeye yalandan gidilince verilmiyor. Zira kimsenin din duygusu müzakere açık değildir, ama ben inançlıyım diyen adam harama el uzatırsa, şunun yağını biraz da ben kaymaklayayım derse kusura bakmayın sıçarım onun iman çanağına. Ha bir de, krizin faturasının halka kesilmesi durumu var ki evlere şenlik zaten. Orada bile sınıf sınıf ayrılıyoruz.

27 Aralık gecesi Taksim'de yapılan müdahaleden bir kare, hiç sanmayın yılbaşı değil...
 
Velhasıl, başbakanın yıllarca birlikte yürüdüğü adamlar ardından bıçaklıyor. Cemaat beddua okuyor, hu-allah. Bizim gençlerimiz Taksim'de ölüyor, televizyonlarda bu sefer penguen belgeseli yerine Atatürk Havaalanı'ndan koyun belgeseli veriliyor. Hadi o insanların da ekmek yediği kapı orasıdır dersin, ama birileri dese cebinde olmayan 100 liranın sebebi bu adam diye... Bir anlatabilseler, bir anlayabilseler...

Konuşulması gereken çok konu var, tek temenni bunlara değen bir sonuç elde edilmesidir. Aksi takdirde yolsuzluğa rağmen devrilmeyen bir iktidarlık; Türkiye'yi cumhuriyetten edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder